22 Nisan 2016 Cuma

SIRADANIM, SIRADANSIN, SIRADAN



Tepkiliyim.

Hem de oldukça tepkiliyim.

Yanlış anlaşılmasın tepkim size değil. Tepkim, sıradanlaşan her şeye, herkese.

Sıradanlaşana,
Sıradanlaştırana,
Sıradanlaşmaya.

Ard arda üç-beş defa söylenen bir kelimenin anlamını yitirmesi de tepkime dahil.
Tepki demişken, konuyu buradan açmışken, hazır sıradanlaşmaya olan öfkem de tazeyken bazı özlü sözlerin hâlâ facebook duvarlarını işgal ettiğini fark edip sıradanlaşmaya tepkimi yine bir facebook duvarından paylaşarak düzene başkaldıran, popülizmle ve klişelerle olan imtahınını vermiş bir birey(!) taklidi yaparak aranızdan ayrılma kararı aldım.

Evet, gideceğim.

En azından deneyeceğim.

Belki gidemesem de ‘’Gitmek istemişti de yapamamıştı.’’ dersiniz.

Eğer içinizden gelirse de birkaç adet güzel cümleyle anarak üzerime karanfil fırlatabilirsiniz.

Sıradanlaştığımı, sıradanlaştırıldığımı, tekrarlanan kelimelerin yarattığı ‘’anlam yitirmesi’’ gibi tüm anlamlarımı yitirdiğimi, bana bakarken gözlerinizdeki tepkisizliği -yer yer sevgisizliği-, hiç kimseniz olamayışımı fark ettiğim an değil de hazmettiğim an gideceğim.
Üstelik kaybettiklerimin bende yarattığı tahribatın hasar tespitini yapmaya dahî fırsat vermeden.

Lâkin alt başlıklar açmadan gitmeyi düşünmüyorum.

Başlayacağım yeni paragraf için hâlâ ‘’bir işaret parmağı’’ boşluk bırakma alışkanlığım umarım ‘’satırbaşı’’na ve ilkokul öğretmenime olan saygımı yeterince açık etmiştir.
Konuya tornistan edersek, alışkanlıklarımla kendimi nasıl sıradanlaştırdığımdan bahsetmiş miydim?

Bahsetmedim de bahseder gibi oldum.

Hatta bahsettimtırak, belki de bahsederimsi.

Beni boşverelim ama eğer siz kendinizi bir yerlerde bir şekilde sıradanlaştırdıysanız üzülürüm.
Fakat sizler için yapabileceğim bir şey ise henüz yok.

Ne kadar sıradansınız testini yapmak için sıra numarası alıp hayatınızın geri kalanında kuyruk haline dönüşmüş sırayı beklemenizi umuyorum.

Üzgünüm, bu gece için Tanrı’dan iyi dileklerde bulunmayı düşünmüyorum.
Ne kendim ne de sizler için.

Zaten onun da bencilliğinin esiri olup kendini sıradanlaştıran, saygınlığını zamanla yitiren bir unsur olduğunu düşünmeye başlayalı epey zaman oldu.

Kendimi belirli gün ve haftalar kitabından derlenip her yıl okunan ‘’günün anlam ve önemi’’ konuşmaları kadar yüzeysel, basit ve yarım uyaklarla yazılmış 3 kıtalık -konulu- şiirler kadar sıradan ama hafızalara yer etmiş hissediyorum.
Sunucu tarafından program metninin arasına serpiştirilmiş vecizeler de yazıya dahil.

Sena Yaşar
Ankara



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder