26 Ocak 2016 Salı

uzaklı

Ne ara gittin bu kadar uzağa? 
Ben hala gidişini sorgularken unutuşuna nasıl alışırım, bilemiyorum. Yokluğun varlığınla terbiye ediyor beni. "Yanımda yok" desem birilerine bana deli derler. Bedenin yanımdayken; şefkatin, sevgin, benden gideli ne kadar oldu? 
Yerleri hâlâ sıcak. Fazla uzaklaşmış olamazlar değil mi? 
Cevap vermedin
Yoksa? 
... 
Meğer birinin bedensel uzaklığı daha az can yakarmış, yanında olup sevgisiz bakışını, söylemlerini seyretmektense. 
Öğrendim
Öğret
tin
En gitmez, en canımı acıtmaz, en "bana kıyamaz" dediğim sendin. 
Gittin, canıma kıyarak. 
Sol kolunu boynumun altına alarak uyumak ne büyük lûtufmuş benim için. Günlerce kıvranıp "yanında uyuyabilir miyim" diyemediğim zaman fark ettim. 
Seninle olmak zor değilmiş de seninle olup sana uzak olmak nefesimi daraltacak boyuttaymış 
benden parsel parsel ayrılışını izlemek topraksız kalmakla eş değermiş.  
Topraksız kaldım
Belki de
-bırakıldım-

Sevgiyi de sevgisizliği de 
Sende gördüm
Seninle gördüm
Eğer bu bir cezaysa "elbet bir gün bitecek" diye umutlanacak boyuta gelmekmiş seni sevmenin müptelâsı olmak. 

Okuyan birileri buna üç harften başka bir karşılık bulamamış da ben dünyalara sığdırmışım seni, şefkatini

Şefkatsizliğini fiziksel bir acı olarak uzuvlarımda hissetmek
İğrençmiş
yer yer. 

Gözlerimi dolduracak ama "ağlarsam nedenini anlatamam"ı düşündürecek kadar aptal bir çaresizliğin içinde daireler çizmekmiş hayat seninleyken
-seninle olup sensizlikte boğulurken-

Daireler 
Sahiden varlar
Onlar var da
Başlangıç-bitiş noktaları diyorum
Yoklar

Senâ 
26 Ocak 2016 
05.29

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder