27 Kasım 2015 Cuma

yazı


‘’huzuru bulmanın diğer bi adı da yok olmak
ben olmak, sen olmak ve en nihayetinde hiç olmak’’ *


En nihayetin olduğu yerden yazmak,
En nihayetin olduğu yerde yaşamak
ve
En nihayetin olduğu yerden bir şeylere, bir şekilde tutunmaya çalışmak.
Çoğu zaman tatmin edemeyen ‘’herkese’’ rağmen ‘’hiçlikle’’  tatmin olabilmek için savaş vermek.

Yenilmek.

Henüz yenilgiyi kabul edememişken, ihanetle burun buruna yaşadığını fark etmek.
İhanetin kişilere özenle nakşedilmesini izlemek.

Sadece ‘’izleyebilmek’’

İzlerken hipnoz olmak.
Hipnozun etkisinden olsa gerek; sorgulamadan sadece söylenileni yapmak.
Yapman gerekenin doğruluğunu, yanlışlığını ölçemeyecek kadar kendini kaybetmek.

Hata yapmak.

Hataların sebebiyet verdiği enkazın altında kıvranmak.
Kurtarılmak için bağırırken ağzına dolan toz topraktan nefessiz kalmak, bağıramamak.
Vücudundaki çiziklerin verdiği tiz acıyı iliklerinde hissedebiliyorken; kırılmış kemiklerin, dikiş tutmayacak kadar derin olan kesiklerin ve belki kopmuş bir uzvun yerindeki acıyı hissedememek.

Kaybedilmişliğin verdiği hissizleşmeyle burun buruna yaşamak
Hatta,
-bir şairin de deyimiyle-

‘’Canından daha değerli şeyler de kaybetmek..’’

Sena YAŞAR
26 Kasım 2015








7 Kasım 2015 Cumartesi

Satılık

Kendi kederimin ellerinden tuttum.
Yürüttüm, 
Gün geçtikçe -büyüttüm-

Bağırdım
Duymadı.
"Beni benden başka kimse duymadı"
Zaten kimse yoktu
Sen de yoktun
Yağmurlar vardı, yağmurlar yağdı bi'tek
Şehir soğudu, buz gibi oldu
Bekledim
Kimse gelmedi.
Hani bir şarkıda diyor ya;
"Fakat devam eden bir hayat var
Güçlü olmak gerekiyor
Elbette sonu geliyor yalnızlığın*"
Sonu geliyor mu, bilmiyorum
Bana sorarsanız, 
Gelmiyor.


"Zaman geçiyor, öyle böyle geçiyor
her şey anılaşıyor"
Anılaşan her şey birer birer terk ediyor.
Birçoğu habersiz giderken
Birkaçı "satılık" ilanıyla haber veriyor gitmeden.
Sarıldığım tüm anılar benden sıkılmışçasına koşarak uzaklaşıyor.

Pek de bir şeye sahip olamamanın verdiği iç huzursuzluğu büyüyor.
Sahip olmaya çalıştıklarım ise her gün benim oluyormuş gibi görünüp sonra birden vazgeçiyor.
Kişilere verilen emekler özensizce çuvallara doldurulmuş hayalkırıklıkları olarak bana dönüyor.

Hayat son günlerde en çok şu soruyu yineletiyor:
İyi insanlar neden bize denk gelmiyor?



Senâ Yaşar
7 Kasım 2015