30 Ağustos 2015 Pazar

Yine Aynı


Gitmemek için sızlanmayacağım bu kez. Ne mi değişti? Kayda değer hiçbir şey değişmedi.
yine aynı masadan yazıyorum, yine aynı evden, yine aynı şehirden. yine aynı saatlerdeyiz, yine aynı insanlara minnet duyuyor ve yine aynı insanlara kızıyorum aynı kişileri özlüyorum, aynı şeyleri düşünüyorum, yine bazı şeyler aynı imkansızlığında yine aynı sohbet listesini izliyorum ve yine aynı şeyleri bekliyorum.
yani aslında '' bugün yine aynı yine aynı bi'gün* ''
Hiçbir şey değişmedi, sadece kendime acıdan beslenerek büyüyemeyeceğim gerçeğini hatırlattım.
Ve saatlerce tekrarladım içimden:
''Geçmeyen acı yok''
Bu yüzden gidiyor olmak, o kadar da dram dolu bir olaymış gibi gelmiyor.

Değişen şeyler oldu belki,
Ben yine aynı insanla büyümek istesem de onun vazgeçişini izliyorum. Benim vazgeçmek dediğim şeye, o başka bir şey diyordur belki de.
Bilmiyorum,
konuşmuyor, 
anlatmıyor.
İşte beni büyütmeyen de bu oluyor.
Büyümek istiyorum ben, büyümek.
Yalnızlaşmak değil,
sadece ''büyümek'' istiyorum.
Ama şundan eminim ki ben her zaman aynı kişiyle büyümek istiyorum.
Bütün duvarlarınızı yıkan kişi, o duvarları tekrar ören kişi de olabiliyor farkında olmadan. Yıkılan duvarlara herhangi bir özlem duymuyor ve yenilerinin örülmesini istemiyorsanız eğer mevcut durum size yeryüzündeki en ağır işkencelerden daha ağır gelebiliyor.
Mesela her zaman iyi gelmiyor yazmak. Bazen konuşmak istiyorsunuz o an kurduğunuz cümleler her neyse yanlışlığını, doğruluğunu tartışmak istemiyorsunuz hiçbir zaman. Veya kurduğunuz her cümleyi sizin gibi anlamasını istiyorsunuz karşınızdakinin. Yani hissettikleriniz ile aktardıklarınız çelişmesin istiyorsunuz.
Siz böyle isterken, sadece beklemek mecburiyetinde olduğunuzu fark ediyorsunuz ve farklı yöntemler denemeye başlıyorsunuz.
Konuşmak istedikleriniz yoksa yanınızda, olayların çevresinde dönüp duruyorsunuz. Anlayabilecek insan arıyorsunuz sürekli ya da sizi dinleyebilecek bir insan.
Buluyorsunuz, saatlerce konuşup anlatıyorsunuz kendinizi. iyi geliyor size fazlasıyla.
Ve ne tuhaftır ki ondan da aynı şeyleri dinlemeye başlıyorsunuz bi süre sonra. Aynı acıların farklı türlü olanlarını çekiyorsunuz aynı çıkmazların ikinizi de alıp aynı yere götüreceğini biliyorsunuz bütün bunları bilmenize rağmen Birbirinize iyi gelebilmek için elinizden gelen her şeyi yapmak istiyorsunuz. Bazen aynı acıya gülüyor bazen aynı acı üzerinden birbirinize vuruyorsunuz -ki aynı acıya karşı aynı dirençle karşılık verebilesiniz-
ama ısrarla aynı acıya koşmaya devam ediyorsunuz. -aynı çıkmaza-
O uzaklaşmak istiyor, gitmek istiyor hatta bazen bir daha gelmemek istiyor. Kaçmak istiyor mantığını kullanamadığı her şeyden ama duyguları daha zinde olduğu için her zaman bedeninin önüne geçiyor ve o kalıyor gitmek yerine daha yakına gelmek istiyor yanında olmak istiyor acının bazen acıyla koyun koyuna uyumak istiyor acıyı koklamak istiyor bütün kokuyu içine çekip gittiği her yerde çıkarıp hatırlamak istiyor o kokuyu.
Eskiden ben çay sevmem diyerek uzak durduğu çay bardağı, artık ona cazip geliyor hava soğuk olduğu için, iki elini de sıcak çay bardağına kenetliyor bütün bedeni üşümesine rağmen sadece elini ısıtarak tümüyle ısınabilmeyi bekliyor. Çayda mutluluk aramaya başlıyor en sonunda ama aslında hala çay sevmiyor eli yanmaya devam ediyor ve bu yanma artık ona tuhaf bir haz veriyor.
Ve siz onun aldığı bu hazdan rahatsız olduğunuz halde elinden bardağı almıyorsunuz. Aksine çay size de cazip geliyor artık.
Ama her zaman çay içmek istemiyorsunuz, bazen aklınıza alkol geliyor. Hani herkes diyor ya acıyı unutturuyor diye. Siz de denemek istiyorsunuz. hiçbir şeyi unutturmayacağından emin olduğunuz halde.
En kısa sürede, Farklı sebepleriniz olmasına rağmen aynı acıya içmek istiyorsunuz. Üstelik o 1 dubleden fazla rakı içemiyor. Ama ''Ben birayla devam ederim'' diyerek yine bir şekilde sizin yanınızda olduğunu hissettiriyor.
Her zaman olduğu gibi.
Sena Yaşar 30 Ağustos 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder