Gitmemek için sızlanmayacağım bu kez.
Ne mi değişti?
Kayda değer hiçbir şey değişmedi.
yine aynı masadan yazıyorum, yine aynı evden, yine aynı şehirden.
yine aynı saatlerdeyiz,
yine aynı insanlara minnet duyuyor ve yine aynı insanlara kızıyorum
aynı kişileri özlüyorum,
aynı şeyleri düşünüyorum,
yine bazı şeyler aynı imkansızlığında
yine aynı sohbet listesini izliyorum
ve yine aynı şeyleri bekliyorum.
yani aslında '' bugün yine aynı yine aynı bi'gün* ''
Hiçbir şey değişmedi, sadece kendime acıdan beslenerek büyüyemeyeceğim gerçeğini hatırlattım.
Ve saatlerce tekrarladım içimden:
''Geçmeyen acı yok''
Bu yüzden gidiyor olmak, o kadar da dram dolu bir olaymış gibi gelmiyor.
Değişen şeyler oldu belki,
Ben yine aynı insanla büyümek istesem de onun vazgeçişini izliyorum.
Benim vazgeçmek dediğim şeye, o başka bir şey diyordur belki de.
Bilmiyorum,
konuşmuyor,
anlatmıyor.
İşte beni büyütmeyen de bu oluyor.
Büyümek istiyorum ben, büyümek.
Yalnızlaşmak değil,
sadece ''büyümek'' istiyorum.
Ama şundan eminim ki ben her zaman aynı kişiyle büyümek istiyorum.
Bütün duvarlarınızı yıkan kişi, o duvarları tekrar ören kişi de olabiliyor farkında olmadan.
Yıkılan duvarlara herhangi bir özlem duymuyor ve yenilerinin örülmesini istemiyorsanız eğer
mevcut durum size yeryüzündeki en ağır işkencelerden daha ağır gelebiliyor.
Mesela her zaman iyi gelmiyor yazmak.
Bazen konuşmak istiyorsunuz
o an kurduğunuz cümleler her neyse yanlışlığını, doğruluğunu tartışmak istemiyorsunuz hiçbir zaman.
Veya kurduğunuz her cümleyi sizin gibi anlamasını istiyorsunuz karşınızdakinin.
Yani hissettikleriniz ile aktardıklarınız çelişmesin istiyorsunuz.
Siz böyle isterken, sadece beklemek mecburiyetinde olduğunuzu fark ediyorsunuz
ve farklı yöntemler denemeye başlıyorsunuz.
Konuşmak istedikleriniz yoksa yanınızda, olayların çevresinde dönüp duruyorsunuz.
Anlayabilecek insan arıyorsunuz sürekli
ya da sizi dinleyebilecek bir insan.
Buluyorsunuz, saatlerce konuşup anlatıyorsunuz kendinizi.
iyi geliyor size
fazlasıyla.
Ve ne tuhaftır ki ondan da aynı şeyleri dinlemeye başlıyorsunuz bi süre sonra.
Aynı acıların farklı türlü olanlarını çekiyorsunuz
aynı çıkmazların ikinizi de alıp aynı yere götüreceğini biliyorsunuz
bütün bunları bilmenize rağmen
Birbirinize iyi gelebilmek için elinizden gelen her şeyi yapmak istiyorsunuz.
Bazen aynı acıya gülüyor
bazen aynı acı üzerinden birbirinize vuruyorsunuz
-ki aynı acıya karşı aynı dirençle karşılık verebilesiniz-
ama ısrarla
aynı acıya koşmaya devam ediyorsunuz.
-aynı çıkmaza-
O uzaklaşmak istiyor, gitmek istiyor
hatta bazen bir daha gelmemek istiyor.
Kaçmak istiyor mantığını kullanamadığı her şeyden
ama duyguları daha zinde olduğu için her zaman bedeninin önüne geçiyor
ve o kalıyor
gitmek yerine daha yakına gelmek istiyor
yanında olmak istiyor acının
bazen acıyla koyun koyuna uyumak istiyor
acıyı koklamak istiyor
bütün kokuyu içine çekip gittiği her yerde çıkarıp hatırlamak istiyor o kokuyu.
Eskiden ben çay sevmem diyerek uzak durduğu çay bardağı, artık ona cazip geliyor
hava soğuk olduğu için,
iki elini de sıcak çay bardağına kenetliyor
bütün bedeni üşümesine rağmen sadece elini ısıtarak tümüyle ısınabilmeyi bekliyor.
Çayda mutluluk aramaya başlıyor en sonunda
ama aslında hala çay sevmiyor
eli yanmaya devam ediyor
ve bu yanma artık ona tuhaf bir haz veriyor.
Ve siz
onun aldığı bu hazdan rahatsız olduğunuz halde elinden bardağı almıyorsunuz.
Aksine
çay size de cazip geliyor artık.
Ama her zaman çay içmek istemiyorsunuz, bazen aklınıza alkol geliyor.
Hani herkes diyor ya acıyı unutturuyor diye.
Siz de denemek istiyorsunuz.
hiçbir şeyi unutturmayacağından emin olduğunuz halde.
En kısa sürede,
Farklı sebepleriniz olmasına rağmen aynı acıya içmek istiyorsunuz.
Üstelik o 1 dubleden fazla rakı içemiyor.
Ama
''Ben birayla devam ederim'' diyerek yine bir şekilde sizin yanınızda olduğunu hissettiriyor.
Her zaman olduğu gibi.
Sena Yaşar
30 Ağustos 2015